KÜÇÜK
MAHKEme(4)
Hakim bana sordu :
" -Hâla
Sabrinanin arabayı
kullandığını söylüyormusun ?
" -Evet efendim. "
-Peki oturun. Birinci
şahit çağrılsın !
İki kişiden biri
(erkek olan) içeri girdi.
Hakim sordu ona da:
-Sen ikinci arabanın
sahibimisin ?
" -Evet efendim. "
-Bu adama iyi bak,
onu tanıyormusun ?
Arabasını bir
kadın mı, yoksa o kendisi mi kullanıyordu ?
-O kendisi kullanıyordu.
" -Eminmisin ? "
" -Evet efendim. "
-Peki, teşekkür
ederim. İkinci şahit gelsin.
Genç adam Sabrinanın
yanına döndü.
İkinci şahit, genç kadın geldi.
Hakim ona da şunu
sordu :
" -Sizmisiniz
arabada yaralanan ? "
" -Evet efendim. "
-Bu adamı tanıyormusunuz ?
-Hayır hiç
görmedim. Çünkü o gün ben arabadan hiç inmedim.
O da dışarı
çıktı.
Sabrinayı
çağırdılar.
Oturduğum yerde heyecandan
duramıyordum.
Yaklaşık iki
ay kadar önce
Buluşma yerimize polisleri
getirmişti
Bir adım geri çekilip
işte aradığınız adam
demişti.
Oysa daha bir gün
önce beraberdik
Geç saatlere kadar sevişmiştik.
Bir meydan dayağından
kan içinde sıyrıldım
Ellerim kelepçeli
doğru buraya getirildim.
O sinsi bir düşman,
korkak
Babası, polisler ve
O,
Sinsice kalbimden girip
beni kuşatmışlar
Ben farkında olmadan
bütün esir almışlar
Zafer onların !
Evet, onlardan korkmalıyım
Onların sılahları
karşı konulmaz cinsten
Aşk ile maskelenmiş
Onun sözleri kılıçtan
daha keskin
Onun kılıcı
su verilmiş çelikten.
Halâ daha yediğim
darbelerin yaraları var içimde.
Ve söylediği yalanların
yankıları :
" Sev beni, koru
beni,
Her kesten ve her şeyden
Nezir,
Her durumda birlik olalım
Ta ki, birirmizden birimiz
Hayata gözlerimizi yumalım.
Bana hayatımda kimse
böyle güzel şeyler söylememişti
Ve ben kimseye kalbimi
o denli açmamıştım.
Şimdi ise, bin bir
yerinden yaralar almış mağlup bir savaşçı
gibi, beni yeni yeni savaşların ortasına çekmek
istiyorlar.
Nasıl söylemeliyim onlara, yorgun olduğumu ve uzaklarda
beni
bekleyenlerim olduğunu...Ben artık yabancılıktan,
gurbetten
ve hapishanelerden bıkmışım. Bu isimsiz
iğrenç savaşlar,
kazansam da kaybetsem de bana haz vermiyor.
Sabrina elinde davet
kağıdı ve ağzında sakızıyla
içeri girdi
Geçip hakimin önünde
durdu rahatça ;
Bana göz ucuyla olsun bir
kez bakmadı
Hem konuştu hem sakızını
çiğnedi küstahça.
Hakim, avokat, tercüman
kadın, polis ;
Her biri şaşkın
bakakaldı,
Hakim emir vermeden de
ağzından sakızı çıkarmadı.
Arkada ben bir polisin
yanında
İki büklüm, sessizce
oturmaktaydım
Gözüm ve kulağım
onlarda, kendim uzaklardaydım.
İlk sorusu Hakimin
kulağıma şöyle geldi :
-İyi bak, bu
adamı tanıyormusun ?
O hiç bakmadan kısaca
evet dedi.
Benimle bir
yıldan fazla
Hep güzel şeyler konuşan
bu Kadın
Şimdi acaba neler
konuşacaktı?
Sarı bir etek, mor
bir gömlek vardı üzerinde
Ayağındaki ayakkabılar
Halâ benim aldıklarımdı.
Ne kadar çirkinleşmisti
Allahım !
Ne haince bir yüz
ifadesi var,
Saçları kıvır
kıvır, sarı sarı
İyice seyrekleşmişler.
Çökük yanakları, burnu,
çenesi, alnı
Yağ içinde parlıyorlar...
Boynunun arkasında
derin bir uluk farkettim
Annem, ense uluğunun
düztabanlık gibi
Bir uğursüzluk belirtisi
olduğunu söylerdi.
Kulakları şimdi
kucaman olmuş
Yanlara açılıyorlar.
Meğerse o eski düz
saçları
Benden ne çok şey
gizlemişler...
Eskiden içinde aşkın
soluk aldığı bu insan
Şimdi hiç bir anlam
taşımaksızın
Karşımda bomboş
duruyor.
Öylesine zayıflamiş
ve gereksiz yere uzun ki,
Sırtında beliren
kamburun farkına değil
Habire öne eğiliyor ;
-Belki de böylece kısaldığına
inanıyor-
Ne garip Tanrım !
Ne garip şimdi O!
Gözlükleri ninelerinki
gibi
Burun kemiğinin üzerinde
asılı duruyor.
Bacakları da dizden
çarpıkmış, farketmemişim
Parmak uçları biribirine
değiyor.
Ben ne körmüşüm meğer !
Şimdi her şey
apaçık gözüme görünüyor.
Aşık Veyseli
hatırladım
Onun şu beytini içimden
tekrarladım :
Güzelliğin
on para etmez
Şu bendeki aşk
olmasa
Ben, gören kör !
Bu hain insanı nasılda
çözememişim !
Babası onu bana karşı
satın almış
Onu herhalde kendine göre
yeniden ayarlamış.
Eminim onun kalbinin yattığı
yerde, şimdi
Bir kara taş, kafasının
içinde ise
Beyin yerine bir kocaman
sünger yatıyordur.
Bu süngeri avuçlarına
alıp iyice sıkmışlar
Onu tamamen bensiz bırakmışlar.
Daldığım
hayâl dünyasından
Hakimin sesini yine duyarak
uyandım:
-Sen onun arabasıyla
kaza yapmışsın, doğru mu bu ?
Cevabını heyecanla
bekledim, biraz durakladı,sonunda
-Hayır efendim
dedi.
-Nasıl olur, neden
O sana yalan söylesin ?
" -Biz gerçi
o yerde çok araba sürdük,
Fakat kazayı yapan
O, biz gördük.
" -Siz mi ?
Kimler ? "
-Ben ve dışardaki
şahitler..
-Fakat o şahitler
öndeki arabanın içinde değilmiydiler,
Kazayı nasıl
görmüş olabilirler ?
-Hakim bey, ben
doğruyu söylüyorum,
Ve size arabayı
Nezir kullandı diyorum.
Bu cevaba Hakim pek inanmadı
Bana dönerek, siz
ne diyorsunuz ? diye tekrarladı.
|