BİR EZGİ
Bir yoksul evinde
Anadolu'nun,
Yorgun bir köylü,
Çorbasını
yudumluyor
Etrafında
oynarken çocukları.
Kuru ekmek,
dere otlu çorba,
Paylaşırlar
onu
Karısı
ve çocuklarıyla.
Bazıları
İter
çorbayı elinin tersiyle
Daha iyi
nimetler olduğunu söyleyerek
Geçirir
ömürlerini böyleleri
Hep başkalarının
zenginliğine özenerek.
Bazıları
da göç ederler
Terkederek
doğdukları yerleri
Dönebilmek
umuduyla belki bir gün geri
Göçmen
hayvanların yaptıkları gibi.
Sonunda
ne olacakları belli olmayan açıkça
Hiç
kimse istemese de bunu başlangıçta
Nasıl
ki yaratılışı esnasında
dünyanın
Bir rolü
olduysa düşen her bir damlanın
Karışarak
kendi oranlarında onlar da
Varmak
isterler göz diktiği hedefe herkesin
Refah katına
yani yaşadıkları kesimin.
Göze battıkları
hiç söylenmese de onlara
Yani henüz
şehirli olamadıkları gibi
Artık
maalesef köylü de olmadıkları
Oluştururlar
kılcal damar ağını şehirlerin
Kumu, çakılı,
betonu olurlar en luzumlu yerlerin
kolaydır
tanımak onları tavırlarından
Kan ter
akar her günkü yaşam kavgalarından.
Hızla devinen
yeni modern dünyada
Az veya
çok bilinir herkesçe
Bazı
zenginlerin acımasız olduğu
Ve şehirli
köylülere ihtiyaçları olduğu;
Bunun içindir
belki de, bazı kurnaz zenginlerin
Sefalet
kokan yerleri daha çok hedef almaları
Ve onlarla
kanlarını tazeleyip daha verimli
olmaları...
Bazen de
Biribirlerini
hep yemek için arayan
Vahşi
hayvanlara benzetiyorum insanları
Bu katı
benzetmemde varsa da bir yanlışlık
Bence yoktur
sonuçta
İkisinin
de yok olmaktır sonları.
Ne yazık
ki yetmez çoğu zaman
Düşünmüş
olmak yiğitçe
Gömmek
karasabanı hiç göz yaşı dökmeden
Göndermek
orağı ve hatta kağnıyı
da onunla
Ait oldukları
o en eski zamanlara;
Kolay olurdu
belki bunu yapması
Uyumasaydı
şayet her kayanın altında
Ve her
çınarın gölgesinde atalarımızın
hatırası.
Bazıları
da
Yener ilk
şaşkınlığını
Keşfettikçe
adaletsizliğini zengin şehirlilerin
Ölüp ölüp
dirilirler kendi soluk umutlarında
Özlerler
dağlarını, suyunu köylerinin
Ve içebildikleri
masmavi gökleri pınarlarında.
Bazıları
da
Beklemektir,
der beklemek!
En kolay
yolu zengin olmanın
Beklemek
sabırla!
Sihirli
değneğiyle geçeceği anı
Cömert
bir Ermiş ana'nın.
Çocuk zihinleri
için bezenmiş
Rengarenk
nice bulvarlar bilirim
Görkemli
vitrinleri ışıl ışıl
Londra,
Paris, Genevre veya Roma'da
Her yerde
aynen bizdeki gibidir kurallar
Yani bir tek
"Parayı veren düdüğü çalar."
Nerde olursak
olalım
Pek acıdır
doğrusu görmek
Aç
gezinirken birilerini
Ta öteki
ucunda aydınlık bir bulvarın
Gıpta
ile seyrederken diğerlerini.
Eli nasırlı
Anadolu köylümuz
Sıcak
tandırının başında
Bitirince
sade yemeğini
Dünya
gürültüsünden uzak gibi
Kalkar
sofrasından sessizce
Ağzını
silerek
Ve Tanrısına
şükrederek.
Farkında
sanki O da
Her yerde
böyle olmadığının,
Bunun içindir
ki her güneş batışında
-dilediği
bu olmasa da hiç kimsenin-
Kendi fakir
sofrasını
Diler olmayanlara
da.
Size, kimsenin
inanmasını beklemediğim
Bir ezgiden
söz ettim.
Alaylı
bir tebessüm dudaklarımda
Sizler
kadar,
Benim de
inanmadığım ortada...
Paris, 1999