Zincirlerle de
bağlanmış olsak
Vücudumuz, çeke
çeke her acıya
alışır
Asıl düşüncelerimiz
hürse eğer
Onlar gider ve istediğimiz
yere ulaşır.
Okumuştum bir yerlerden :
Bütün her şeyi
alınabilirmiş bir insanın elinden
Fakat hayâlleri ve ölümü
alınamaz kimseden.
Ölüm ! Bu, insanların,
Belli bir yerden sonra
daha ileriye gidemedikleri
Ve artık geriye de
dönemedikleri zamanki
Son kurtuluşlarıdır.
-II-
Küçük hahkemem bu gün yine vardı
Ögleden sonra beni hücremden
aldılar
-bir genç polis
gelip götürdü-
Alserstrasseden ikinci
kez geçtim
Bir başka
hapishanede yine beni bir hücre bekliyordu.
Hücrelere artık tanıdık oldum
Onlar da galiba beni
tanımaya başladılar
Bir hücreden bir
hücreye
Kafamın içindekilerini
taşımaktan yoruldum.
Mahkemem bir hafta önce
ertelenmişti,
Sabrinanın ve diğer
şahitlerin gelmeleri
istenmişti.
Olay aslında küçük
bir olay
Aylarca önce olmuş
bitmisti.
Prater yakınındaki
büyük bir meydanda, bir gün
Sabrina büyük bir hevesle
arabamı sürmek istemişti
Aptalca olur
dediğim o günde
Önce boş ve büyük
bir alan aradık,
En az
iki top sahası büyüklüğünde olmalıydı
O yerde arabamızla
bizden başka kimse olmamalıydı.
Pek kolay olmadı
öyle bir yer bulmak
Riskli bir oyundu ehliyetsiz
araba kullanmak.
Sürdü...sürdü...zevkten
havalara uçuyordu
Ve bana rüyâmsı
tatlı bir mutluluk içinde
şöyle diyordu :
" Nezir, sen
bana çok güveniyorsun,
Güvendiğin kadar
da acaba seviyormusun ?
Benim sana sevgim sonsuz
Nezir, inan
Yıldızlar dünyasının
sınırsızlığı kadar.
Kendimi alıp tartıyorum
tarafsızca
Vücudum, inançlarım,
kalbim
Sen bunların hepsine
birden sahipsin.
Sevinç, güven, şefkât,
arkadaşlık
Ve yuva sıcaklığı ;
Sen bana bir tek bunları
vermekle kalmadın
Bana her istediğimi
Daha ben istemeden vermeği
de bildin.
Senin sevgin, aşkın,
sıcaklığın
Öylesine zarif ve
mütevazi ki,
Ben sana kendi varlığımla
kaba düşüyorum ;
Sen buna hayır !
desen de ben evet !
Bin kere Evet !
diyorum, beni bağışla.
Beni her şeye yeni
baştan alıştır ,
Her ne öğreneceksem
senden öğrenmeliyim
İster cenneti, ister
cehennemi göster razıyım.
Düşünüyorum da,
on dukuz yaşımdayım
şimdi
Annem, Babam, arkadaşlarım
Bende hep eksik bir şey
gördüler
Öyle bir şey ki
Kimsenin bir gün beni
seveceğine inanamazdım.
Düşünüyorum, gerçekten
de beni seviyormusun ?
Söyle bana, yüz
kere bin kere
Bunu bilmeye gida gibi
ihtiyacım var benim.
Senin sevgin beni yeniden
diriltecek
Senin sevgin bana umut
verecek .
Her gün söyle,
Gerçeği getir taa
elime değdir
İster sert, ister
yumuşak, ister keskin, ister acı olsun
Kabul !
Sen benden artık
bıktığın gün
-bu benden gıdamı,
yani sevgini esirgediğin zaman olacak-
Bilmek istermisin, ben
o gün ne olacağım ?
Hayır Nezir !
Hayır !
Sen ki benim her istediğimi
Daha ben istemeden bilensin ;
Bu zor günleri bana
gösterme !
Benim idealim, hedefim
belli
Sen bana bir yörünge
çizdin ;
Kaybolmuş küçuk
bir göktaşından
daha küçük olan ben
Şimdi bir büyük
gezegenin etrafında dönmekle bahtiyarım.
Sen bana nasıl sevinildiğini
öğrettin
Sen bana kendime güvenmeyi
öğrettin
Sen bana kendinden o
kadar çok verdin ki,
Bir gün seninle karşı
karşıya gelmek zorunda kalırsam
Bu, bak artık
senin kadar oldum değil,
Belki şöyle bir
anlam taşıyacak :
" Bana kendinden
niçin bu kadar çok verdin
Artık neyin var ?
Bunu anlamam için,
Seninle belki de savaşmam
gerekecek.
Ben Babamın arabasında
yanına otururken çekinirdim,
Her
an tokadı suratıma inecek sanırdım.
Babam bana bir çeşit
düşmandı, biliyormusun ?
Hayır, kendini ne
kadar da zorlasan anlayamazsın
Çünkü sen önce bir kız
değilsin
Ve senin Baban sana düşman
değildi
Senin de bana düşman
olmadığın gibi.
Babam beni hep bir hasta
gibi görürdü
Bir orospo olacağıma
inanırdı.
Biliyormusun, bunu ondan
ne kadar sık duydum
Kendimi daha iğfal
edilmemiş bir dul sanıyordum.
Hep bir orospo olarak
hayal ederdim geleceğimi
O, bana alçaklığı
öğretti,
Yalancılığı,
korkaklığı, art niyetin gizliliklerini öğretti
Ve ondan duyulan iğrençlik
hazzını...
Babam bana şeytanca
şeylerden zevk olmayı öğretti !
Şimdi bile onu rüyâmda
gördüğüm zaman,
Çoğu kez korkuyla
bağırarak uyanıyorum.
Onun yüzünden evimi çok
genç yaşta terk ettim
Bir gün, bir yerde
ansızın karşıma çıkıverirse
Ve o keskin sesiyle bana
bağırırsa
Mutlaka ölürüm !
Bu düşünceler aklıma
geldikçe, korkularım
Bir jilet keskinliğiyle
İki kaşımın
ortasına yaklaşiyor,
Başımı
koparacaklarmış gibi korkuyorum.
Her kesten, her şeyden
korkuyorum
Sana
inancımı sarsma
Beni öldür, döv, sat,
tek yanlız bırakma.
O söylemişti,
ben dinlemiştim
O benim yanımda
büyük bir değerdi
Neden ? Bilmiyorum.
Öksüz olduğu için
mi bana yakındı
Yoksa bana inandığı
ve bana güvendiği için mi ?
Aramızda büyük bir
aşk mi gizliydi
yoksa
Bunca zaman sonra bir
açiklama yapmam zor
Onu sevmiştim.
Ulu Tanrım, bana burnumun ucunu göstermedin!
Onun zavallılığı,
itaatkârlığı, güzelliği ve sevgisi
Onun teni, sevişmesi,
onun yeminleri, her şeyi
O, her davranışıyla
yalanclığını gizleyebiliyordu.
Kendısine hem babası,
hem arkadaşı olmamı istiyordu.
Nasilsa, hiç diretmeden
o ne istediyse ben hep o oldum.
Onun kadar da ben öksüzdüm
Bu ülkede bir yabancı
oluşumdan mı, bilmiyorum
Biz, biribirimize yaslanarak
her şeye dayanıyorduk.
Onun cömertçe
kendisinden verdiği
şey
Benim kısaca-
muhtaç olduğum şeydi !
O gün, daha o saat, arabamızı
bir ağacın gölgesine çektik
Ve oracıkta saatlerce
seviştik...
-III-
Arabayı tekrar
o sürdü
O büyük alanda bir kaç
kez daha tur attık.
Derken sahaya başka
bir araba daha girdi.
İki araba
için bile o saha yine çok büyüktü
Bir büyük gölde
yüzen iki küçük yelkenli gibiydik..
Her bir arabanın
yolu ayrıyken
Sabrina birden bire sahanın
ortasına döndü
Ve arabayı öteki
arabanın arkasından sürdü !
Onu ihtar ettim,
Yolunu değiştirsin
istedim
Beni hiç dinlemedi
Ve öndeki arabanın
arkasına bindiriverdi.
Olan olmuştu
artık
Bir şey diyemedim,
onu üzmek istemedim.
Ağladi...ağladı...
müthiş korkmuştu !
Diğer arabadan bir
adam indi
Sabrinayı aşağı
indirdi.
Korkudan konuşamıyordu
bile
O zaman devreye
girdim ve şöyle dedim :
"Beyefendi, araba
benim, onun ehliyeti de yok, sigortasi da."
Öyle ya, nasıl izin
verdimse öyle de korumalıdım.
Benim arabamın önü
darmadağın olmuştu
Kırılan parçalar
her yana savrulmuştu.
Kağıtlarımı,
ehliyetimi istediler, verdim
" Buyrun, hepsi
burada " dedim.
Bütün bunlara
sebep olan Sabrina
O gün bir çocuk gibi
ağlamıştı
Ve her şeyi ödeyeceğine
yeminler etmişti.
Ona o gün bile öz Babası
gibi kaba davranmadım
Bir tek acıkelime
kullanmadım.
Mühim değıl,
dedim, olan oldu
Sanki
mahfolan ben değildim de oydu.
Diğer arabadakiler
yazdılar, çizdiler
Daha sonra arabalarına
binip sürdüler.
Onların arabalarına
pek bir şey olmamıştı
Biz Sabrinayla arabamızın
başında kalakaldık
Ne yapacağımızı
kararlaştıramadık.
Derken bir adam geldi ;
sakallı, şişman, efendice
Adım Günter,
ben her şeyi gördüm dedi usluca.
Olayı park ettiği
yerden görmüştu
Ve bize yardım etmek
için gelmşti
Sabrinayı onun
yanına verdim
Halat almaları için
bir yerlere gönderdim.
Geceydi, soğuk ve
karanlıktı, tenhaydı her yer
Bir kaç saat içinde
halat bulup gelebildiler.
Günterin arabası
küçücüktü,
Benim yaralı koca
arbamı
Kilometrelerce çekip
bir benzinliğe götürdük.
-O adama minnettarım-
Ertesi gün tekrar
geldi
Arabasıyla bizi
köşe bucak gezdirdi
Her bir parçayı
ayrı bir yerden aldık,
Bir hafta kadar tamiratla
uğraştık.
Ödediğim paralar
arabamın yeni fiatını buldu
İşte, Küçük
mahkeme diyorum ya, olay buydu.
Ben aylardır
bu olayı kapanmış biliyordum
Meğerse arabanın
içinde bir kadın hafif yaralanmış
Olay
bir kaç gün sonra anlaşılmış ;
Beni mahkemeye vermişler.
İlk defa o gün duydum
ve şasırdım
Sabrina yaptı
demek zorunda kaldım.
Arabada olanlarla Sabrinaya
davetiyeler gönderildi
Hapishanede benim yerim
zaten belliydi.
Koridora girdiğim
zaman, biri kız biri erkek
İki kişinin
oturmakta olduklarını gördüm
Yüzleri bana pek yabancı
değildi
Derken Sabrina da yanlarına
geldi.
Duruşma salonuna
önce ben alındım
O gençlerin şahitler
olduklarını da o zaman anladım.
-IV-
Hakim bana sordu :
" -Hâla
Sabrinanin arabayı
kullandığını söylüyormusun ?
" -Evet efendim. "
-Peki oturun.
Birinci şahit çağrılsın !
İki kişiden
biri (erkek olan) içeri girdi.
Hakim sordu ona da:
-Sen ikinci arabanın
sahibimisin ?
" -Evet efendim. "
-Bu adama iyi
bak, onu tanıyormusun ?
Arabasını bir
kadın mı, yoksa o kendisi mi kullanıyordu ?
-O kendisi kullanıyordu.
" -Eminmisin ? "
" -Evet efendim. "
-Peki, teşekkür
ederim. İkinci şahit gelsin.
Genç adam Sabrinanın
yanına döndü.
İkinci şahit, genç kadın geldi.
Hakim ona da şunu
sordu :
" -Sizmisiniz
arabada yaralanan ? "
" -Evet efendim. "
-Bu adamı
tanıyormusunuz ?
-Hayır hiç
görmedim. Çünkü o gün ben arabadan hiç inmedim.
O da dışarı
çıktı.
Sabrinayı
çağırdılar.
Oturduğum yerde
heyecandan duramıyordum.
Yaklaşık iki
ay kadar önce
Buluşma yerimize
polisleri getirmişti
Bir adım geri çekilip
işte aradığınız adam
demişti.
Oysa daha bir gün
önce beraberdik
Geç saatlere kadar sevişmiştik.
Bir meydan dayağından
kan içinde sıyrıldım
Ellerim kelepçeli
doğru buraya getirildim.
O sinsi bir düşman,
korkak
Babası, polisler
ve O,
Sinsice kalbimden girip
beni kuşatmışlar
Ben farkında olmadan
bütün esir almışlar
Zafer onların !
Evet, onlardan korkmalıyım
Onların sılahları
karşı konulmaz cinsten
Aşk ile maskelenmiş
Onun sözleri kılıçtan
daha keskin
Onun kılıcı
su verilmiş çelikten.
Halâ daha yediğim
darbelerin yaraları var içimde.
Ve söylediği yalanların
yankıları :
" Sev beni,
koru beni,
Her kesten ve her şeyden
Nezir,
Her durumda birlik olalım
Ta ki, birirmizden birimiz
Hayata gözlerimizi yumalım.
Bana hayatımda kimse
böyle güzel şeyler söylememişti
Ve ben kimseye kalbimi
o denli açmamıştım.
Şimdi ise, bin bir
yerinden yaralar almış mağlup bir savaşçı
gibi, beni yeni yeni savaşların ortasına
çekmek istiyorlar.
Nasıl söylemeliyim onlara, yorgun olduğumu ve
uzaklarda beni
bekleyenlerim olduğunu...Ben artık yabancılıktan,
gurbetten
ve hapishanelerden bıkmışım. Bu isimsiz
iğrenç savaşlar,
kazansam da kaybetsem de bana haz vermiyor.
Sabrina elinde
davet kağıdı ve ağzında sakızıyla
içeri girdi
Geçip hakimin
önünde durdu rahatça ;
Bana göz ucuyla olsun
bir kez bakmadı
Hem konuştu hem
sakızını çiğnedi küstahça.
Hakim, avokat, tercüman
kadın, polis ;
Her biri şaşkın
bakakaldı,
Hakim emir vermeden de
ağzından sakızı çıkarmadı.
Arkada ben bir polisin
yanında
İki büklüm, sessizce
oturmaktaydım
Gözüm ve kulağım
onlarda, kendim uzaklardaydım.
İlk sorusu Hakimin
kulağıma şöyle geldi :
-İyi bak,
bu adamı tanıyormusun ?
O hiç bakmadan kısaca
evet dedi.
Benimle bir
yıldan fazla
Hep güzel şeyler
konuşan bu Kadın
Şimdi acaba neler
konuşacaktı?
Sarı bir etek, mor
bir gömlek vardı üzerinde
Ayağındaki
ayakkabılar
Halâ benim aldıklarımdı.
Ne kadar çirkinleşmisti
Allahım !
Ne haince bir yüz
ifadesi var,
Saçları kıvır
kıvır, sarı sarı
İyice seyrekleşmişler.
Çökük yanakları,
burnu, çenesi, alnı
Yağ içinde parlıyorlar...
Boynunun arkasında
derin bir uluk farkettim
Annem, ense uluğunun
düztabanlık gibi
Bir uğursüzluk belirtisi
olduğunu söylerdi.
Kulakları şimdi
kucaman olmuş
Yanlara açılıyorlar.
Meğerse o eski düz
saçları
Benden ne çok şey
gizlemişler...
Eskiden içinde aşkın
soluk aldığı bu insan
Şimdi hiç bir anlam
taşımaksızın
Karşımda bomboş
duruyor.
Öylesine zayıflamiş
ve gereksiz yere uzun ki,
Sırtında beliren
kamburun farkına değil
Habire öne eğiliyor ;
-Belki de böylece kısaldığına
inanıyor-
Ne garip Tanrım !
Ne garip şimdi O!
Gözlükleri
ninelerinki gibi
Burun kemiğinin
üzerinde asılı duruyor.
Bacakları da dizden
çarpıkmış, farketmemişim
Parmak uçları biribirine
değiyor.
Ben ne körmüşüm
meğer !
Şimdi her şey
apaçık gözüme görünüyor.
Aşık Veyseli
hatırladım
Onun şu beytini
içimden tekrarladım :
Güzelliğin
on para etmez
Şu bendeki aşk
olmasa
Ben, gören kör !
Bu hain insanı nasılda
çözememişim !
Babası onu bana
karşı satın almış
Onu herhalde kendine
göre yeniden ayarlamış.
Eminim onun kalbinin
yattığı yerde, şimdi
Bir kara taş, kafasının
içinde ise
Beyin yerine bir kocaman
sünger yatıyordur.
Bu süngeri avuçlarına
alıp iyice sıkmışlar
Onu tamamen bensiz bırakmışlar.
Daldığım
hayâl dünyasından
Hakimin sesini yine duyarak
uyandım:
-Sen onun arabasıyla
kaza yapmışsın, doğru mu bu ?
Cevabını heyecanla
bekledim, biraz durakladı,sonunda
-Hayır efendim
dedi.
-Nasıl olur, neden
O sana yalan söylesin ?
" -Biz gerçi
o yerde çok araba sürdük,
Fakat kazayı yapan
O, biz gördük.
" -Siz mi ?
Kimler ? "
-Ben ve dışardaki
şahitler..
-Fakat o şahitler
öndeki arabanın içinde değilmiydiler,
Kazayı nasıl
görmüş olabilirler ?
-Hakim bey, ben
doğruyu söylüyorum,
Ve size arabayı
Nezir kullandı diyorum.
Bu cevaba Hakim pek inanmadı
Bana dönerek, siz
ne diyorsunuz ? diye tekrarladı.
-V-
Ben infilak etmek
üzereydim
Ayağa kalktım
Ona doğru parmağımı
uzattım :
-Bu kadın
yalan söylüyor efendim dedim
Ve daha alçak
bir sesle ilave ettim :
O, yalandan başka
bir şey bilmez çünkü...
Her kes beni dinledi
Yüzümün ifadesi inanılacak
gibi değildi !
-Sabrina !
dedim, öz babası gibi keskin bir sesle
İşlediğin
suçların sınırı yok
Arabamı, evimi,
lokalimi sen sattırdın
Beni
hapislere sen attırdın.
Sen ve Baban, sizler
zorba davacılarsınız
Hürriyetimi çalmanız
yetmedi, paramı da siz çaldınız
Ve beni sınır
dışına attırdınız.
Bu hücreler, hapishaneler
benim yerim değil
Bunlar hep sizin planlarınız
Sizin yeriniz en karanlık
hücrelerdir !
Beni şimdi olmadık
şeylerle suçluyorsun
Yalanlarınla otoriteyi
etrafına topluyorsun
Sen ki bir yıl benimle
yediğimi içtiğimi paylaştın
Ne yaptıysan aklı
başında yaptın
Senin yaptığın
iğrençliktir
Bir insanın inançlarını
ve duygularını sömürmek
Parasını çalmaktan
daha az kusur olmamalı
Sen bir gün benim kaderimi
ve acılarımı taşımalısın
Suçsüz yere yattığım
hücreleri sende tanımalısın.
Sığınabileceğin
bir yer yahut bir insan
Senin saadetin, menfaatlerinin
ve çıkarlarının olduğu yerdir.
Bir tek senin keyfine
dokunmasınlar
isterlerse dünyayı
yaksınlar.
Unutma, sen bir başkasına
sığıntı olduğun gün
Bugün ki sahiplerini
de
Beni zehirlediğin
gibi zehirleyeceksin !
Senin evin bir çöle konmalı
Senin arkadaşların
yılanlar olmalı
Koca sahrada seni adım
adım arayacağım
Sen
bendeki en büyük inancı yıktın
Bir kuleyi devirdin.
Seni yargılayacak
bir mahkeme yok sanıyorsun
Yanılıyorsun !
Her kuvvetli ve zalim
gibi senin de taraftarların çok
Kendi ülkende olmanın
avantajlarını yaşıyorsun
Seni bir yılan şeklinde
resmedeceğim !
Seni
bütün zamanlara şikayet edeceğim !
Benim için inanılması
zor olan kötülükleri
Sen yaparken zevk alıyorsun
Senin yalanların
bir güneşi söndürdü
Ama artık kimseyi
inandıramayacaksın
Ve dilerim hakkettiğin cezayı alacaksın!
Biraz durakladım
ve Hakim bey dönerek :
" - Hakim bey,
dedim, özür diliyorum
Üçüncü bir şahit
daha var, adı Günter
Onun da mutlaka dinlenmesini
istiyorum.
Bu kadın dışardaki
şahitleri kandırmış
Bu kadın kandırmak
için yaratılmış.
Gözlerimde iki damla
yaş yerime oturdum.
Sabrina, rezil olmuştu
Tutuklu olan bendim fakat
yıkılan sanki oydu
Yine de
Kazayı O yaptı ! diye tutturdu.
Ne ona ne şahitlerine
kimse inanmamıştı,
Yalan söylediklerini
her kes anlamıştı.
Hakim mahkemeyi süresiz
erteletirken
Günterin getirilmesi
istendi.
Biz genç polisle
yeniden yola koyulduk
Mahkemeyi o da yanıbaşımda
izledi
Hapishaneye
varmadan bana şunları söyledi :
Nezir, suçsuzluğuna
inandım
Ben hakim olsaydım
seni bu gün serbest bırakırdım
Hepsi de bence suçsuzluğuna
inandılar bu gün.
Üzülme, çok
geçmeden dosyan yeniden incelenecek
Ve sana özgürlüğün
geri verilecek.
27/6/1982
|
1.ci sayfaya
dönmek için
tıklayın
|