DENİZ
ANALARI KIRALLIĞI
Ne
zamanki bu bilinçsiz derin uykuya yattım
Deniz anaları dizlerinde, masum, sessiz,
Nasıl oldu da bıraktım kendimi o gün
bilmiyorum,
O sonsuz derinliklerine uzak ölü denizlerin.
Süzüldüm önce bir kavak boyu nefessiz, deniz anaları
ellerinde
Korkmadım, etrafımdan gümüş helezonlar
yayıldıkça derinde
Berrak, mavi, camgöbeği renkli sularda,
burnumda nefis yosun kokusu
Ve içimde meçhule dalmanın o anlatılmaz
ilk coşkusu.
Yeşil gölgeler düşüyordu önüme, nereden
geldiklerini bilmediğim
Bazı bazı düşman karaltılar duluyordu
gözbebeklerime
Kale burçları gibi yüksek tepelerde eli bıçaklı
insanlar bekleşiyordu
Ve tepeler başkalaşıyor, devleşiyordu
derinlerde.
Ne dedim bilmiyorum, dönmek istedim diye belki de
Çoğaldıkça
çoğaldı birden deniz analar ı, ellerinde
kara polis copları
"Alçak! Hain!" dediler, inlete inlete
dövdüler.
Binlerce diri arasında bir tek ölü, ben;
Omuzlar üzerinde taşındım daha derinlere,
daha derinlere...
Upuzun sipsivri uçlar uzanıyordu alev alev, kızıl
kızıl
Oluk gibi kanım aktı o gun ölü deniz kırallığında,
deniz analarının.
Yarı açık gözlerim uyanıktı, gözbebeklerim
yaralı, dolu kanla
yüzüyordum, ölmüş balıkların kefenleri
üzerinden edamla.
Başıboş gözler dolaşıyordu,
derin, haince göz bebekleri
Önümde karayeşil korkunç sıradağlar
kıvranıp gidiyordu
Görülmemiş güzellikte deniz kızlarının
dizleri dibinde
Yosun tutmuş, dev yılanlar uzanmış
yatıyordu.
Café Schwarzenberg Viyana --11/04/1982