Yaĝmurlar
durmamıştı henüz,
Daha
varmamıştı tanrı göklerdeki
yerine
Bakarken
büyülenmiş gibi tropikal yağmurların
gücüne
Gördüm
dehşetle, nasıl çırpındığını
gürültülu ve hırçın suların
Tırmanmak
için en yüksek yerlerine ormandaki ağaçların.
Yine
de çok güzeldi o tapınası derin
orman
Asılı
bir tabloda gibi kendimi suların içinde
gördüğüm an
Ayaklarım
yerde gibiydi ve başım suların
metrelerce altında
ışıklar
dalga dalga kaçıyordu her yanımdan
Ve
her yerden gölgeler düşüyordu önüme beklenmedik
yönlerden,
Bazen dimdik, uzun cisimler, ipler gibi, mızraklar
gibi,
Sivri
uçlu, gümüş saplı, gölgeleri işıktan;
Çoğalıyordu
mızraklar çekilen suların üzerinde
Ve
sanki büyüyle yeşeriyordu her biri,
Koca
gövdeli aĝaçların görkemli diplerinde.
Kadınlı
erkekli guruplarla selamlaştık
Ölmüş
kaplanlar taşıyorlardı sırtlarında
Küçük,
kara bir kızla göz göze geldik bir an
Güleç
yüzlü, masumca, yaklaştı yanıma
arkadaşlarından ayrılarak
Ve
bir demet menekşe verdi elime manali
bir de göz kırparak;
"Dikkat et" der gibiydi sanki bana, anladığım
kadarıyla
Bir
kamyonun arkasında
gidiyordum yanımda başkalarıyla.
Küçük
kız uzaklaşırken yanımdan
yetişmek için diğerlerine
Sarıldım
yetim bir çocuk gibi sevinerek yanımdaki
sevgilime.
Ve
"zavallılar!" dedim hüzünle bakarak arkalarından;
Zavallilar!
Ayakları çıplak, başları
çıplak
zenciler
Yol
boyunca bizden hep ekmek dilendiler!
Neden
sonra soğuk bir şey sezdim yanıbaşımda
Dipdiri
yatıyordu!
Demirden
daha soğuk, yılandan daha ürkütücü
Korku sardı içimi, uzaklaştım
hemen o sevgilim dediğimden
Ama
çok geçti artık, çok geçti kamyondan
atlamak için,
Hatta
sularda boğulmak
için bile çok geçti!
Nasıl geldiyse sular öyle de hızla
çekildiler ormandan
Diz
boyu bir çamur tabakası bırakarak
arkalarından...
O
masum yüzlü zenci kızı düşündüm,
ne demek istemişti
Yoksa
o, sevgilimin bir yılan olduğunu
mu sezmişti?
Birden
bire bir kuyruk vuruşuyla boşluĝa
fırlatıldım
Dibi
görünmeyen bir uçuruma atıldım!
Ne
bir kaya vardı çarpılarak parçalanacak
Ne
bir dal tutunup kurtulmak için;
O
yılan kadın hala arkamdan haykırıyordu
Bir
tek onun gürlemesi çığlıklarımı
bastırıyordu.
Uzaklaştıkça
her şeyden, engelsiz
Ve duyarak yankılarını kendi
sesimin
Çıkardım
keyfini, ilk defa o gün korkuyla titremenin!
Ne bir çakal vardı görünürlerde,
Ne bir insan bakınca sonsuz boşluklara
Haykırdım
oracıkta gürleyerek
Aşık olduğumu o billur uçurumlara...