Şiirler


PERIŞAN ANA (Hirit / Düzköy)

     
Erkenden kalkıp Düzköyden Tatik düzü kahvesine doğru yola düştüm. Kahveye varmam için kırlardan, dere boylarından ,ağaçların gölgeleri altından geçip iki kilometreden fazla bir yol katetmem gerekiyordu.
  Köylülere nazaran, köye hayli fazla yabancı olduğum için , sabah ne kadar erken de kalksam hep kendimden önce kalkmış insanlar görerek hayrete kapılırım. Tıpkı kuşların ve böceklerin içgüdüsel yaşamları gibi onların da kendilerine özgü yarı içgüdüsel bir yaşam tarzları ve disiplinleri var. Tarlalara çıkmadığım sabahlar bile erkenden kalkar evin önünde bir kürsüye oturarak gelip geçenleri seyretmeye koyuluyorum. Sırtlarında tahta beşik, kucaklarında halat gibi kalın iplerle kundaklanmış suskun bir bebek;bir ellerinde ayran testisi sabahın en erken saatlerinde,öküze koşulmuş kızakların arkasından, ya da ayrı ayrı tarlalara giden kadınlar beni kendilerine hep hayran bırakırlar. Iş yapamayacak durumdaki çocuklar, dere boylarında, tozun toprağın içinde, ağaçların gölgelerinde, gübrelerin arasında yırtık pırtık elbiseleriyle akşama değin oynaşıp dururlar. Kimse onlarla ilgilenmez. Ben de burada onlar gibi büyüdüm. Bu derece bakımsız çocukların, sıhhatli yaşayabilme şansı olduğunu düşünmek, insana zor gibi gelir. Oysa onların yaşadığı gibi yaşamış ve bugün çok sıhhatli olan abileri ablaları var. Hiç de şehirli çocukların, özenle yetiştirilen çocuklarından daha az sıhhatli görünmüyorlar. Tabiat onların bünyelerini yaşayış tarzlarına uyduruyor adeta. Ben de burada onlar gibi yetiştim.     
   Daha ben altı aylıkken on dört yaşındaki amcam oğlu R., bir kavga sonucu, yine uzak akrabalarımızdan olan bir adamı bıçakla öldürdü. Tek kişinin suçlu olduğu bu olay bütün bir sülalenin köyden kopup dağılmasına, parçalanmasına sebep oldu. Dünyaya gelişimin ilk altı ayına dair hiç bir şey hatırlayamadığım Hirit'ten (yeni adı Çökekyazı) ayrıldık. Oradan fazla uzak olmayan ve şimdi Tatik Düzü'nde yeni adiı BOZTEPE olarak değiştirilen Kelhok'a yerleştik. Yedi yaşıma kadar bu köyde, demin sözünü ettiğim çocuklar gibi pislik ve ilgisizlik içinde yetiştim. Bir çok kadın bana süt annelik etmiş. Mesela Tacettin'nin annesi, Halam Cemile, Kelhok'taki eski evimizin şimdiki sahibesi ve Hirit'te ben henüz bir bebekken kapı komşumuz olan Perişan Ana adlı başka bir kadın. Hirit'e bu gidişimde evinin önünde o kadınla karşılaştım. Tesadüfen yine bir bebek emziriyordu. Kendisini bana tanıtmasalardı ben onu hiç bir zaman tanıyamayacaktım. Ön ve azı dişleri düşmüş, zayıf, kara, yüzü yer yer kıllı, bakışları korkunç bir kadındı. Kim olduğumu öğrenince bebeğin ağzından memesini çıkarıp "işte şu memeden, sen de, bu bebek kadarken uzun zaman süt içtin" diyerek gösterdi bana. Memeye dikkat ettim; uzamış, buruşmuş, uç noktasındaki sivilceli siyahlık genişlemişti. Tütün derlemekten kararmış elleri bu uzun ve sarkık memeyi tıpkı bir hayvan bağırsağını tutar gibi tutuyordu. "Annen çok çalışkan bir kadındı. Bu köylerde onun kadar işini beceren, onun kadar bilgili, onun kadar güzel başka bir kadın yoktu. Sen bebekken bile nur topu kadar güzeldin."
Kelhok'ta eski evimizin şimdiki sahibi olan kadın da beni görünce gözleri yaşarmış "Gü- zel evladım" diye sarılıp yüzümü öperek, Perişan ananın söylediğine benzer şeyler söylemişti. "Şu iki kapı sizin zamanınızdayken tekti. Evin ortasındaki şu tandırı o zamanlar Annen yapmıştı. Soğuk kış gecelerinde ayaklarınızı bu tandırın içine daldırıp etrafında yatardınız. Burası sizin, şurası da hayvanlarınızın yattığı yerdi. Şu küçük bahçecikte de Annen salatalık, fasulye, domates yetiştirirdi. Siz bütün çocuklar buralarda oynardınız. Kezban, Tacettin, Burhan'ın oğlu ve Ali'nin çocukları senin o dönemdeki arkadaşlarındılar. Ama bu gün onlardan ne kadar farklıysan o zaman da yine o kadar farklıydın. Çamurdan, çubuklardan, kömür parçalarından kimsenin yaptıklarına benzemeyen şeyler yapardın."